Üzerinde yaşadığımız gezegen 4 milyar yıldır oluşumunu tamamlıyor ve görünen o ki hala daha oluşumunu tamamlayacak . Peki bu oluşumdan kasıt ne ? yada oluşumunu yer yüzünde bizler görüp veya hisedebiliyormuyuz ? işte bugün bu sorulara cevap arayacağız .


Oluşumunun nasıl başladığı hakkında veya üzerindeki yaşamın nasıl başladığı hakkında bir çok farklı teori ortaya koyan bilim insanları hala gezegenimizin nasıl oluştuğuna dair kesin ve net bir bilgi ortaya koyamadılar . Belkide bu sorunun en büyük nedeni zaman ve süre içerisinde dünyamızın oluşumunu hala daha bitirmemiş ve devam ediyor olmasıdır . Başlangıçta ana karalar pangea adı verilen bir bütün haldeydi , bu bütünlük günümüze kadar 3 defa ayrılıp birleşerek devam etti ve hala daha devam etmekte . Yer yüzünde oluşan dağlar , ovalar , kalyonlar gibi bir çok coğrafik oluşum dünyamızın oluşumunu hala daha devam ettirdiğinin bir kanıtı niteliğinde . 

Günümüzde büyük depremlerle beraber kıyılarımız her geçen gün denize biraz daha yaklaşmakta . Bu sorunun en büyük nedeni oluşumunu hala daha devam ettiren dünyamızın içinde yani yer kabuğunun altında saklı . Yer kabuğunun altı yaklaşık  6.500  kilometrelik 3 katmanla çevrili durumda bu katmanlar yer kabuğunun altını etkilediği kadar yer kabuğunun üstünü ve atmosferinide etkilemektedir . Bu etki bazen çok şiddetli olup hissediliyor . Peki bu nasıl gerçekleşiyor .

Yer kabuğunun altında bulunan katmanlar ergimiş ve sıcak halde çok sayıda maddeyi içerisinde barındıran bir yapıya sahiptir . Bu yapı daha da derine yani çekirdek diye nitelendirilen kısıma inildikçe sıcaklık çok miktarda artmaktadır . Çekirdek 2 kısımdan oluşmaktadır ve toplam uzunluğu 5.500 kilometredir . 2 katmanlı olan çekirdek iç katman sıcaklığı 5000°C yani güneşin yüzey sıcaklığına, dış çekirdek yani 2. katmanın ise 2500°C sıcaklığa sahiptir . Bu sıcaklık yukarıya doğru çıkıldıkça yani yer kabuğuna doğru çıkıldıkça 600°C ye kadar düşmektedir . Öyleki bu sıcaklık maddelere sıvı konumuna getirmeye yetmektedir . En aşağıda bulunan maddeler iç çekirdeğin sıcaklığıyla beraber artarak yukarıya doğru maddelerin çıkmasını sağlamaktadır . yukarıya doğru çıkan maddeler sıcaklığın azalmasıyla yavaş yavaş soğumaya ve 600°C kadar düşmektedir . Soğuyan maddeler tekrar aynı döngüyle aşşağıya inerek sıcaklıklarının artmasıyla tekrar yükselir . Bunlara konveksiyonel akım veya olaylar adı verilir.


Konveksiyonel akımlar iç yapısında harektli olduğu kadar dünya üzerinide hareket ettirmektedir. Öyleki bu hareketler şiddetlendiği zaman horst graben sistemi adı verilen ova-dağ oluşumları gerçekleşmektedir . Bunlarla beraber afet diye nitelendirilen depremlerin oluşumlarını sağlamaktadır. Bu akımlar dünya yüzeyini yani yer kabuğunu tek bir düz parça haline getirinceye kadar devam edecektir. Bunun en büyük kanıtı deprem diye tabir edilen büyük afetlerin kendi içlerinde çeşitli kollara veya dallara ayrılmasıdır.  Bakınız deprem çeşitlerini etkileyen en önemli faktörlerden biri ileri atımlı fay zonalı , bu fay yer altından gelen akımlar doğrultusunda kara kütlesini ileriye doğru sürükleyerek bir diğer tabiriyle kaydırarak başka bir kara parçasına doğru itmesine sebebiyet verir . Her ne sebep olursa olsun faktörün tek olduğu açık bir şekilde ortada . 




Dünyamızın iç kısmı gizemli olduğu kadar dış kısmı yani atmosferimizin dışı da bir o kadar gizemlidir . Sadece görünen kısımları biliyoruz ama bilemediğimiz bazı kısımlarda var . Ilginç olacaktır ki dünyamızın etrafını saran görünmez bir kalkan mevcuttur . Bu kalkan 2 katman şeklinde dünyamizin etrafını sarmaktadır. Nitekim bu katmanın varlığı çok çok öncelerden yani teknolojinin gelişmediği zamanlarda yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'de de Allah tarafından müslümanlara bildirilmişti ; 

- " Bizler göğû sizlere korunmuş bir tavan olarak indirdik . " Ayetinde de açık bir şekilde dünyamızı saran kalkan görevi gören katmanların varlığını biz insanlara bildirdi . İste biz insanlara bildirilen o katmanlardan biri. Dünyamızın atmosferini koruduğu kadar bazı yapılara da zarar vermektedir . Örnek olarak haberleşme ve bir çok alanda kullandığımız uydu diye tabir edilen cihazlar bu katmandan oldukça etkilenmektedir . Bunun en büyük sebebi bu iki katmanlı yapının kuşkularındaki enerji yükünün farklı olmasıyla beraber içerisindeki yüklerin veya enerjilerin yüksek hızlarla yani ışık hızlarında hareket etmeleridir . 


İç kuşaklar ilk olarak dünyadan yansıyan radyo dalgalarını karşılamaktadır. Ayrıca bu kuşaklar dışarıdan gelen dalgaların hapsolduğu kısımdır.  Bu kuşağın en ince yeri kutup noktalarıdır . Norveç ve Kanada gibi ülkelerde görülen ve rengi yeşil olan Kuzey ışıklarını hepimiz biliyoruz . Ama aslında gördüğümüz güneş rüzgarları sonucunda dünyanın manyetik alanı sonucunda bu kuşaklara hapsolmuş radyo dalgalarıdır . Bu kuşak eğer kalın olsaydı o ışıklar bu gün dünyamızdan görünmezdi . 


Dış kuşaklar ise güneşten veya uzaydan gelen yüksek enerjili parçacıkları ve dalgaları karşılayan ilk katmandır . Bu katmanda yüksek enerjili antiproton ve pozitron mevcuttur . Bunlarda ışık hızlarında hareket etmektedirler . Bu kuşakta elektronlar sıkışmış halde oldukları için enerji miktarlarında yani tahrip ve yıkım güçlerinin yüksek olmasının bir diğer nedeni ise dünyamızın manyetosferi tarafından çeşitli protonların bu katmana çekilmeleri sonucunda mevcut var olan elektronlar ile tepkimeleri sonucunda açığa çıkan farklı kabiliyetlerdeki enerji parçacıklarının olmalarıdır .


Her iki kuşak dünyamızın 1000 km üzerinden başlayarak uzay boşluğuna doğru 60.000 km uzunluğunda bir alanı kaplamaktadır . Iç kuşak 1000 ila 13.000 km arasını , dış kuşak ise 13.000 ila 60.000 km arasını kaplamaktadır . 

Bu kuşakların oluşmasında şüphesiz ki en büyük rolü dünyamızın manyetik alanı yani manyetosferi büyük rol oynamıştır . Nitekim bu katman güneşten veya hipernova patlamalar sonucunda veya güneş rüzgarları sonucunda yayılan iki atomlu elektronları içerisinde hapsederek bu kuşakları oldukça tehlikeli yapmaktadır . Bu kuşakların bir diğer adı ise Radyasyon kuşakları diye de nitelendirilir . İsminden de anlaşılacağı üzere bu kuşaklar oldukça yüksek radyoaktiflik özelliği göstermektedirler . Radyoaktiflik oranları yoktur . Ama bazı durumlarda bu değişebilir . Her ne olursa olsun dünyamızı korumaktadırlar . Hergün baktığımız fakat göremediğimiz bu kalkanlar dünyada yaşayıp araştırmak için ayrı bi heves konusu .

 Dünyamızın varoluş süreci kadar günümüze süre gelen ve hala daha devam eden oluşum süreci dünyamızın yapısını hala daha tamamlamamış bir gizem olarak karşımıza çıkarmaktadır . Oluşum süreci milyarlarca yıl süren dünyamızın hala daha oluşumunu tamamlamamış olması bu yapının gizemini gözler önüne sermektedir. Bu yazıda kısaca dünyamız hakkında bazı bilgiler vereceğiz .


Dünyanın Genel Ölçüleri :

Dünyamızın yaklaşık hacmi : 1.083.320.000.000 km³ 

Dünyamızın yüzölçümü : 510.100.000 km² 

Dünyamızın çevresinin boylam üzerinde uzunluğu : 40.000.000 km 

Dünyamızın çevresinin ekvatorda uzunluğu : 40.076.000 km 

Dünyamızın ekvatorda yarıçapı : 6.370 km

Dünyamızın kutuplardan yarıçapı : 6.350 km


Dünyanın en Kuzey ve en Güney kısımları : 

- Çelyuskin burnu Asya kıtasında 77°42­­' kordinatları üzerinde bulunan Rusyanın en uç noktasıdır .

- İğneler burnu Afrika kıtasında bulunan Afrika kıtasının en kuzey noktasıdır . 73°00' kordinatları üzerinde bulunmaktadır .

- Hom burnu Güney Amerika kıtasının en Güneyinde 43°30' koordinatları üzerinde bulunmaktadır.


Dünyanın En Yüksek Yanardağları : 

- Cotopaxi Yanardağı ekvatorda bulunan ve dünyamızın en yüksek (5.940 metre uzunluğa sahiptir.) yanardağıdır .

- Orizaba yanardağı Meksikada bulunan bir diğer yüksek yanardağdır . 5.640 metre uzunluğa sahiptir .

- Popocatepeti yanardağı yine Meksika üzerinde bulunan dünyanın en yüksek 3. yanardağı konumundadır . Uzunluğu 5.450 metredir.


 Milattan önce 15. asra dayanan tarihiyle doğu anadolunun en gözde illerinden biri olan ağrı anadolu coğrafyası üzerindeki en eski yerleşim yerlerinden biri olarak tabir edilebilinir. Doğu anadolunun doğu kesiminde yer alan bu şehir , anadolu coğrafyasının başlangıç veya günümüz Türkiyesinin doğu sınırlar illerinden biridir desek yeridir . Tarih bakımından pek çok medeniyet ve uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Ağrı'da bilinen ilk yerleşim Hurri Mittani Krallığı tarafından millattan önce 15. asırda Güneydoğu  Anadolu bölgesiyle beraber Doğu Anadolu bölgesinede yerleşen Mittaniler , Hitit Kralı 1.Şuppiluliuma Milattan önce 16. Asırda ele geçirilmiştir . Hititlerden sonra bölgeye sahip olan Urartular bugünkü Ağrı dağının batı kısmına doğru seferler düzenleyip yavaş yavaş bölgeyi ele geçirmiştir . Bölgede çok ciddi bir güç haline gelen Urartu devleti bölgede çeşitli kaleler ve yapılar inşa ederek  bölgedeki hakimiyetini iyice güçlendirmiştir . 

Daha sonra el değiştiren şehir , Kafkasyadan gelen göçler ve akınlarla bölgeye Kimmenler yerleşmiştir . Milattan önce 8. Asıra kadar bölgeyi elinde bulunduran Kimmenler bölgeyi 7. asırda kaybederek sakalara devretmiştir . Sakalar ise bölgeyi 6. Asırda Perslilere devretmiştir . Daha sonraki yıllarda ise 4. Asırda Makedonya Kralı İskender , Millattan sonra 6. asırda Hazar Türkleri , 642 yılında ilk defa müslüman hakimiyetine Araplar önderliğinde girmiştir . Aralardan sonra Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletinin hakimiyeti altına giren şehir , Moğol istila ve saldırıları sonrasında Moğol hakimiyeti altına girmiştir . Şehir zaman zaman Bizans İmparatorluğunun eine geçmesine rağmen Moğollar ısrar ile şehiri bırakmamışlardır . 1578 Yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde fethedilen şehir 1.Dünya harbine kadar Osmanlı Devleti egemenliğinde kalmıştır . Şehir daha sonra Rusyanın işgaline uğrayarak Rus hakimiyetine girmiştir . Daha sonra 13 Ekim 1921 yılında imzalanan Kars Antlaşmasıyla beraber anavatan topraklarına yani bugünkü Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır . 


Doğu Anadolu bölgesinin  en doğu illerinden biri olan şehir , ülkemizde bulunan en yüksek tepe veya dağ ünvanını elinde bulunduran Ağrı dağıyla ün kazanmıştır . Murat nehrinin geçtiği iller arasında yer alan şehirde Murat nehri şehrin en büyük akarsuyu konumundadır . Ballı , Saz ve Gölyüzü gölleri 'de Ağrı ilimizde bulunmaktadır . Doğu Anadolunun tamamnıda olduğu gibi Ağrı'da sert karasal iklimin etkisinde kalmakla beraber yaygın bitki örtüsü çeşidi olan Bozkır ilde yaygın olarak görülmektedir . 

Türkiye Cumhuriyetinin en engebeli illeri arasında yer alan Ağrı' da ortalama yükselti 1200 metreden fazla 1500 metre civarlarında olmakla beraber 1000 metreden az rakıma sahip yerler neredeyse yok durumundadır . Şehirin sahip olduğu en yüksek noktalar ise şunlardır :

- Ağrı dağı (5137 metre) , Küçük Ağrı dağı (3896 metre) , Aşağı dağ (3243 metre) , Titizli dağı (3250 metre)  yüksekliğine sahiplerdir . 

Şehirde bulunna bazı tarihi ve turistik yerler şunlardır :

- İshak Paşa Sarayı , Doğu Kalesi , Kan Kalesi , Toprakkale , Küpkıran Kalesi , Havran Kalesi ve Diyadin Kalesi şehirde bulunan bazı kalelerdir . 

Şehirde bulunan bazı ibadethaneler ise şunlardır :

- Ahmethan Türbesi , Halidi Mabedi Kaya Mezarları ve Yeraltı Kilisesi .

Şehirde bulunan bazı şifalı sular ise şunlardır :

- Fışkıran Su Balıklı Göl , Ekşi Su ve Diyadin kaplıcalarıdır .


Şehirde yüksek konumu itibari ile kale sayısı bir hayli fazladır . Eleşkirt , Doğu Beyazıt , Patnos , Diyadin , Taşlıçay , Hamur ve Tutak şehirin sahip olduğu ilçeleridir . 7 İlçeyle beraber şehrin nüfusu 500.000 bin dir . 

 Anadolu coğrafyasının büyük çoğunluğunda olduğu gibi pek çok ilimizin tarihi milattan öncelere dayanmaktadır . Bu iller arasında olan ve bugün Türkiye sınırları içerisinde kalan tarihin en gizemli ve köklü illerinden biri olan Afyona , ilk yerleşimi Hitit krallığı yapmıştır . Bu konuda tarihsel süre içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Hitit krallığına ait bir çok tarihi zenginlik günyüzüne çıkarılmıştır. Bir başka delil veya belge niteliği taşıyan yapıt ise Afyon kalesi Hitit kralı 2. Mursil 'in  ( genelde mürşili olarak geçmektedir ) yaptırdığı bilinmektedir . 

Tarihinde birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Afyon anadolunun en reğabet gören yerlerinden biri konumundadır . Öyleki Hitit kralının yaptırdığı kale Frikler ( Frikyalılar ) tarafından ele geçirilen şehirde fazla hakimiyet kuramayarak m.ö. 660 lı yıllarda el değiştirerek Lidyalılar tarafından ele geçirilmiştir . İlerleyen dönemlerde milattan önce 6. asırda Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirilen daha sonralar ise milattan sonra 2. asırda Roma İmparatorluğu tarafından saldırıya uğrayarak idaresi ele geçirilmiştir . 1115  'te Selçuklu devletince fethedildikten sonra şehir 1418 yılında 2. Murad döneminde Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girerek günümüze kadar tarihi devam etmektedir . 


Yerleşim yeri bakımından Ege bölgesinin iç kısmında yer alan şehir etrafı dağlık ve yükeseklik bakımından rakımı 1000 ile 1500 metre arasında değişmektedir . Şehirin en yüksek noktası 2581 metre rakımıyla Topraktepedir . Şehir önemli akarsulara ev sahipliği yapmaktadır . Bunlar : 

Akarçay ve Kufi dir . Şehir bölge halkı için ciddi önem taşıyan Eber ve Akşehir göllerinede ev sahipliği yapmaktadır . İklim bakımından İç Anadolunun sert karasal iklimi altında kalan şehirde başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olmaktadır . Tarım alanında Türkiyenin haşhaş ihtiyacının yaklaşık  %65 ini karşılayan şehirde son yıllarda teknoloji ve sanayinin gelişmesiyle fabrikasyon üretime yani seri üretim hızla gelişmektedir . 

Fiziki yapı bakımından püskürük kayaçların yaygın olduğu arazi üzerine kurulu olan şehir 4 ana bölgeye ayrılmaktadır . Bunlar : 

- 1. Bölge : Merkez Afyon  Bolvadin bölgesi , Sincanlı ve Suhut bölgesi ,

- 2. Bölge : Sakarya ırmağına yakın olan Emirdağ ovası ,

- 3. Bölge : Sandıklı ovası , 

- 4. Bölge : Dinar ve Dazkır ovasıdır . Konumu itibari ile oldukça yüksek dağlara sahip olan şehrin başlıca dağları şunlardır :

- Sultandağı (2581 m) , Kumanlar dağı ( 2250 m) , Emirdağ ( 2307 m) , Sandıklı dağı (2247 m) , Akdağ (2246 m)  , Ahır dağı ( 1915 m) ve Kocatepe ( 1900 m) ' dir . Bitki Ötrüsü bakımından bozkırın hakimi olduğu şehirde kahverengi , kahverenkli orman , kireçsiz kahverengi , alüvyal , kolüvyal ve sınırlı kısımında kırmızı renkli toprak çeşidi görünmektetir. Tarihi gibi pek çok toprak türünü içerisinde barındıran Afyon maden sanayisi bakımından özellikle mermer endüstrisinde ileri seviyede bulunmaktadır . 


Bir çok turistlik yerin bulunduğu ilde başlıcaları şunlardır : 

Afyon kalesi , Demir kale , Gezler kalesi , Sandıklı kalesi ve Toprakkale dir .


İbadethane yönünden zengin olan şehir de ise başlıca tarihi ibadethaneler şunlardır :

Ulu Camii , Kuyulu Camii , Ak Mescid , Arasata Mescidi , İmaret Camii , Kabe Mescidi , Kubbeli Mescid , Mussi Camii , Otpazarı Camii , Mevlevi Türbe Camii , Yukarı Pazar Camii , Sultandağı Çarşı Camii ,  Şuhut Kubbeli Mescidi , Bolvadin Rüstempaşa Camii , 

Ve diğer turistik yerleri şunlardır : 

Afyon kaplıcaları , Altınöz ve Korgöz Köprüleri , Çifte Hamam , Kasım Paşa Hamamı .

Coğrafi konumu itibariyle volkanik arazi üzerine kurulu olan şehir , bu konumun beraberinde getirdiği sıcak su potansiyeli avantajından önemli ölçüde faydalanmaktadır . Ülkemizin en büyük tesis veya yapılarından biri olan Afjet ( diğer bir adıyla Afyon jeotermal ) hem Afyon ekonomisine hemde ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır . Son olarak 14.320 Km² yüz ölçümüne ve 810,000 nüfusa sahiptir . 

Tarihi : Adıyaman tarihi hititlere dayandığı düşünülmektedir . Nitekim bu düşünce karkamış tapınağına veya antik kentine dayanmaktadır  . Karkamış antik kenti Hitit krallığının mezopotamya coğrafyasındaki bir tapınağı veya yerleşim yeri olduğu düşünülmektedir . Yeterli yazılı kaynağın olmamasıyla beraber Adıyaman tarihi gizemli ve bir o kadar ilginç olarak  günümüze kadar ulaşmaktadır . Aslında Adıyaman bir çok uygarlık tarafından ele geçirilmiş olunup daha sonra bazı sebepler dolayısıyla el değiştirmiştir . Bu sebeplerin başında şuphesiz göç ve istilalar gelmektedir . Mevcut konumu itibarıyla Adıyaman istilalara açık ve elverişlidir . Tarihinde bu istilaları yapan başlıca uygarlıklar şunlardır : 

-Babiller , Asurlar , Persler , Mitanniler , Samiler , Medler , Filipoğlu İskender , Romalılar ve Komagene Krallığı , Bizans , Suaniler , Müslüman Araplar ve tekrar Bizans tarafından ele geçirilen şehir 1071 Malazgirt zaferinden sonra Selçuklu imparatorluğunun , 1516 tarihinde ise Osmanlı Devletinin himayesi altına girmiştir . Şehir bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olup tarihi en köklü illerinden birisi durumdadır . 

Adıyaman tarihi bakımından bir çok medeniyete ev sahipliği yaptığını öğrendik şimdi ise yerleşim  yapısına biraz bakalım :

Doğu Anadolu bölgesinin kuzey batısında yer alan şehirin en yüksek tepesi veya dağı 2551 metre rakımıyla Akdağ tepesi dir. Daha önce Malatyaya bağlı ilçe olan Adıyaman 1954 yılında İl olmuştur . Şehir fazlaca akarsuya sahip konumdadır . Hatta bir çok akarsuyu Fırat nehrine akmaktadır . Bunlar :

-Kahta çayı , Göksu çayı ve Kalburca çayı dır . Ayrıca şehir çok önemli göllere sahip konumdadır . bu göller ise Gölbaşı , Azaplı , İnekli ve Abdulharap gölleridir.

Adıyaman ili Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan en dağlık illerden biri konumundadır . İl  %52 lik dağ oranı mevcuttur . İl Güney Toros dağlarının uzandığı güney kesiminde bulunan yüksek tepelere oldukça hakimdir . İlin çevresinde ve sınırları içerisinde bulunan bazı dağ veya tepeler şunlardır :

-Akdağ (2551 m ) , Mere Dibek dağı (2549 m) , Ulubaba dağı (2533 m) , Gördük dağı ( 2206 m ) ve Nemrut dağı ( 2206 m ) dir.

İl, birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı gibi bir çok tarihi ve turistlik yerlere sahiptir . Bunlardan bir kaçı şunlardır :

- Adıyaman Kalesi , Besni Kalesi , Gerger Kalesi , Kahta Kalesi , Keysun Kalesi , Çarşı Camii , Kab Camii , Eski Saray Camii , Ulu Cami , Ebu Zırı Gıfari Türbesi , Mahmut Ensari Türbesi , Cendere Köprüsü , Göksü Köprüsü , Pirin ( PERRE ) Mağaraları , Nemrut Dağı Heykelleri , Çörmük Kaplıcası , Kuruçay Kaplıcası ve Korucan Kaplıcası , Adıyaman sınırları içerisindeki bazı tarihi ve turiistlik yerlerden bir kaçıdır . 

Adıyaman bu gün 8 tane ilçeye sahip ve toplamda 700 bin nufusa sahiptir . İlçeleri ise şunlardır :

- Gerger , Sincik , Çelikhan , Tut , Besni , Kahta , Samsat ve Gölbaşı dır . İlin başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır . İl tarıma elverişli bir toprak yapısına ( Zonal bir toprak çeşidi olan kahverengi toprak türüne )  sahiptir . Adıyamanda 30 çeşite yakın  tarımsal ürün yetişmektedir .







 Akarsular dünyanın oluşumundan beri sıra gelen ve yer yüzünde şiddetle akmaya devam eden en önemli coğrafik şekillerin oluşmuna doğrudan veya dolaylı yoldan katkı sağlayan akan su olayının tamamına denir . Farklı kıtalarda farklı akış hızlarına sahip bir çok akarsu mevcutur . Bu akarsular geçtikleri bölgelerde hem yaşam kaynağı hemde farklı canlılara habitat olmuştur . Sadece bununla kalmamak üzere akrsular üzerine kurulu enerji santrallerinden hem iç ekonomiye hemde enerji ihtiyacını karşılamak konusunda çok önemli bir potansiyel rezerv değeri taşımaktadır . Dünya üzerinde bir çok akarsu mevcut durumdadır . Şuphesiz bunların arasında en çok bilinen ve tanınanı amazon nehridir . Dünya üzerindeki en önemli akarsuları tanımadan önce akarsu kavramının ne olduğuna bakalım :

- AKARSU : Yeryüzünde veya yer altında bulunan suyun , bulunduğu coğrafya üzerinde eğime ve yatağına bağlı olan zaman içerisinde suyun hareket durumuna akarsu denir . Başladığı noktaya akarsu yatağı , bir denize veya göle döküldüğü noktaya akarsu ağzı , ve üzerinde saniyede geçen su miktarına akarsu debisi denir .


DÜNYANIN EN ÖNEMLİ AKARSULARI :

Aşağıda sıralanan nehirler debisi bakımından çoktan aza doğru gitmektedir .

- Amazon Nehri : Güney amerika kıtasında bulunan bu nehir , dünyanın en meşhur akarsularından biridir . 5.500 kilometre uzunluğuna sahip bu nehir , saniyede 70.000 metreküp su taşımaktadır . Perudan başlayan nehir doğuya doğru atlas okyanusuna dökülmektedir .

- Kongo Nehri : Afrika kıtasının en önemli ve büyük nehirlerinden akarsularından biridir .  4640 kilometre uzunluğa sahip bu nehir , saniyede 36.000 metreküp su taşımaktadır . Bu nehir dünyanın bilinen derinliğe sahip en derin nehri konumundadır . Afrika kıtasının ortasından başlayan nehir batıya doğru ilerleyerek atlas okyanusuna dökülmektedir .

- Missisipi Nehri : Kuzey Amerika kıtasında bulunan bu nehir dünya üzerinde bilinen en uzun nehirleri arasında ilk sıralardadır . 6.600 kilometre uzunluğuna sahip bu nehir , üzerinde saniyede 32.500 metreküp su taşımaktadır. Nehirin bugün büyük çoğunluğu Amerika sınırları içerisinde kalmaktadır . Nehir Güneye doğru Meksika körfezine akmaktadır .

- La plata : Bir diğer adıyla Rio De La Plata nehri Güney Amerika kıtasının en önemli nehirlerinden biridir .3.900 kilometre uzunluğuna sahip bu nehir , saniyede 31.500 metreküp su taşıyabilmektedir.

- Nil Nehri : En eski yerleşim yerlerinden birisi olan nil havzasının bulunduğu yerde olan bu nehir dünya üzerinde bulunan en uzun nehirlerden biridir . 6.500 kilometre uzunluğuna sahip olan bu nehir afrika kıtasının en önemli nehirlerinden biridir . Saniyede 28.700 metreküp su taşıma kapasitesine sahip olan nehir bugün dünya üzerinde debisi en yüksek olan nehirlerden biri konumundadır .

- Lena Nehri : Asya kıtasında bulunan bu nehir dünya üzerinde debisi en yüksek nehirlerden biridir . Saniyede 23.840 metreküp su taşıma kapasitesine sahip olan bu nehir 4.600 kilometre uzunluğuna sahiptir . Baykal dağlarında doğan nehir kuzeye doğru Laptev denizine dökülmektedir .

- Yenisey Nehri : Asya kıtasının en önemli nehirlerinden biri olan yenisey nehri 4.750 kilometre uzunluğuna 23.500 metreküp saniyede su taşıma kapasitesine sahiptir . Moğolistandan doğan nehir , Kuzey buz denizindeki kara denize dökülmektedir .

- Nijer Nehri : Afrikanın en önemli nehirlerinden biri olan nijer nehri 4.100 kilometre uzunluğuna sahiptir . Saniyede 20.920 metreküp su taşımaktadır .

- Amur Nehri : Asya kıtasının en önemli nehirlerinden biridir . Saniyede 20.550 metreküp su taşımaktadır . 4.700 kilometre uzunluğuna sahiptir .

- Gök Irmak : 5.100 kilometre uzunluğuna sahip bu nehir , Asya kıtasının en önemli nehirleri arasındadır . Saniyede 17.750 metreküp su taşıma kapasitesine sahiptir.

- Mc Kenzie : Kuzey Amerika kıtasının en önemli nehirlerinden biridir . Saniyede 16.600 metreküp su taşımakta ve 3.700 kilometre uzunluğuna sahiptir .

- Volga Nehri :  Avrupa - Asya kıtasının sınır noktasında olan nehirin debisi 14.600 metreküp su taşımaktadır . 3.690 kilometre uzunluğuna sahiptir . 


 1. Beyazıt yada yıldırım Beyazıt olarak da anılan 1. Beyazıt Osmanlı İmparatorluğunun 4. Padişahıdır. 1354 yılında Edirne de doğan 1. Beyazıt 8 mart 1403 de Akşehir de vefat etmiştir. Babası 1. murat ve annesi Gülçiçek Hatun'dur. Merkezi siyaset ve bir çok alanda yenilikler yapmıştır. Yıldırım Beyazıt beyaz tenli, sık sakallı , geniş omuzluydu ve yıldırım lakabını savaşlarda gösterdiği cesaretten ve hızlı hareket etmesinden dolayı almıştır. Fetihlerini İstanbul'a kadar getirmiştir. Ölümünden sonra ise 11 yıllık fetret devri başlamaktır. Bu yazımızda 1. Beyazıt'ın hayatı, ailesi, fetihlerini ve yaptığı yenilikleri anlatacağız.


1. BEYAZIT KİMDİR VE SADRAZAMLIK DÖNEMİ YAŞAMI 

• Osmanlı İmparatorluğunun 4. padişahı olan yıldırım Beyazıt ,beyaz tenli, sık sakallı , geniş omuzlu, yetenekli, Hafif kibirli, alıngan, aceleci, adil, gerektiğinde acımasız bir padişahtı. küçük yaşlardan itibaren önemli alimlerden İslam dersleri ve önemli komutanlardan askerlik ve idare dersleri almıştır.  Tarihten ilk defa adının geçmesi Germiyanoğlularından olan devlet hatun ile evlenmesiyle geçmiştir. Babası 1. Murat Germiyanoğlularının topraklarını alma politikası sonucu olmuştur . Yıldırım Beyazıt , Sultan Murad Hüdaverdigar'ın vasiyeti üzerine 1389 yılında 29 yaşında tahta çıkmıştır.


YILDIRIM BEYAZIT DÖNEMİ FETİHLER 

• 1390 yılında aydın , Saruhan, menteşe beylikleri ele geçirilmiş Konya kuşatılmıştır. Aynı yıl ise Alaşehir fethedilmiştir.  Yıldırım Beyazıt döneminde ilk defa İstanbul Türkler tarafından kuşatılmış, toplamda 3 defa kuşatılmıştır yıldırım Beyazıt döneminde ve Bizans imparatorluğu vergi ödemeyi kabul etmiştir .  Macaristan da savaşılmış ve ilk defa Osmanlı zaferi elde edilmiştir. Daha sonra Selanik fethedilmiştir. Arnavutluk'un işgali ile Selanik ve Yenişehir bölgeleri ele geçirilmiştir. 

• Karadeniz de ise Kastamonu Sinop ve Amasya fethedilmiştir.  Niğbolu Savaşına katılarak zafer elde edilmiştir. Şile ve Arnavutluk fethedilmiştir. 

• Şehzade Mehmet'in Dulkadiroğlularının Beyliği Hükümdar'ının kızı Emine Hatun ile evlenmesi üzerine beylik Osmanlı devletine bağlanmış ve Timur bu duruma sinirlenerek İstanbul'un 4. kuşatmasını engellemiş ve Sivası kana bulamıştır . Bu olay dan sonra sadece Erzincan bölgesi ele geçirilmiştir. 

• Son olarak da Timur ve yıldırım Beyazıt arasındaki durum Ankara savaşına neden olmuştur


YILDIRIM BEYAZIT DÖNEMİ YENİLİKLER VE YILDIRIM BEYAZIT'IN HAYALİ 

• Devletin hazinesi genişlemiştir

• Maliye sistemi kurmuştur. 

• Devletin merkezi teşkilat ve bürokrasisinde önemli değişikler yapılmıştır. 

• Ulemanın kontrolünde ki devlete ait olan vakıf mallarını tekrar devletin kontrolüne geçmiştir. 

• Osmanlı devletindeki yönetime ''KUL'' sistemi getirilmiştir. YILDIRIM BEYAZIT'IN HAYALİ Bayezid’in hayali İstanbul’u fethetmekti. Bunun için de boğaza ”Anadolu Hisarı” kalesini inşa ettirmişti. Sonrasında 4 kez bu hayalini gerçekleştirmek için kuşatmalar düzenlemiş fakat ulaşmasına ramak kala hem dış güçlerin baskısı hem de yetersiz mühimmat yüzünden hayalini gerçekleştirememiştir.


1. BEYAZIT'A YILDIRIM ADI NEREDEN GELDİ ? 

• Yıldırım Bayezid tüm düşmanlarına karşı verdiği fermanlarda ve savaşırken ki çok hızlı bir şekilde hareket etmesi ve karar vermesinden dolayı düşmanları tarafından kendisine ”Yıldırım” lakabı takılmıştır. 


YILDIRIM BEYAZIT'IN AİLESİ VE ÖLÜMÜ 

• Yıldırım Bayezid 8 Mart 1403'te 49 yaşındayken Akşehir'de neden olduğu hâlâ bilinmeyen gizemli bir şekilde ölmüştür. Timur'un fetihnamesinde ise yıldırım Beyazıt savaştan dönerken attan düşürülerek yakalanır ve beni padişahınıza götürün der. Timur'un yanına götürülür , Timur savaşlarda yıldırım Beyazıt'ı yanından ayırmaz ve tutsak edildiği söylenmiştir. Diğer kaynaklarda ise eceliyle ölmesi ve yaşadığı romatizma ve bronşit hastalıklarında öldüğü de yazmaktadır. Ölümü hakkında net bir bilgi yoktur. Yıldırım Beyazıt'ın 12 eşi ve 19 çocuğu vardır. Bunlar ; 

• Yıldırım Beyazıt'ın Eşleri ; Angelina Hâtûn - Devlet Şah Hatun- Maria Hâtûn- Hafsa Hatun Sultan Hâtûn - Mileva Olivera Despina Hatun - Devlet Hatun (diğer eşlerinin isimleri net olarak bilinmemektedir.) 

• Yıldırım Beyazıt'ın Erkek çocukları; Şehzade Ertuğrul Çelebi - Şehzade İsa Çelebi - Şehzade Mustafa Çelebi - Şehzade Büyük Musa Çelebi - Şehzade İbrahim Çelebi- Şehzade Kasım Çelebi- Şehzade Yusuf Çelebi- Şehzade Hasan Çelebi - Sultan Küçük Musa Çelebi - Sultan Süleyman Çelebi - Şehzade Ömer Çelebi- SultanI. Mehmed Çelebi 

• Yıldırım Beyazıt'ın Kız çocukları; İrhondu Hanım- Paşa Melek Hatun - Sultan Fatma Hanım - Oruz Hanım - Hundi Fatma Hatun - Fatıma Hanım (1 tanesinin adı net olarak bilinmemektedir)


YILDIRIM BEYAZIT'IN OLÜMÜNDEN SONRASI

• Yıldırım Bayezid'in dört oğlu arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa ve taht kavgası dönemidir.  Dağılan Osmanlı birliği, 1413 yılında, I. Mehmed (Çelebi Mehmet) tarafından yeniden sağlandı. Bu gelişmeye bağlı olarak Çelebi Mehmet için "devletin ikinci kurucusu" tabiri kullanılmaktadır.



 Osmanlı imparatorluğunun 3. Padişahıdır. Babası Orhan Gazi annesi Nilüfer Hatundur. 1326'da Bursa da doğmuştur ve Sultan unvanı ilk kez batılı kaynaklarda 1. murat adında geçmektedir.


MURAD KİMDİR ? 

• I. Murad, Murad-ı Hüdavendigâr yada Gazi Hünkar isimleri ile anılan 1. Murad Osmanlı İmparatorluğunun 3. padişahıdır .  Babası Orhan Gazi, annesi Nilüfer Hatun'dur. 1326'da Bursa da doğan 1. Murad , 1389 da Kosava da, 1. Kosava savasında vefat etmiştir. 

• 1. Murad Uzun boylu, kalın ve adaleli bir vücuda sahip , alim ve sanatkarlara hürmek gösteren, dahi bir asker ve devlet adamıydı.1. Murad daha henüz şehzade iken Osmanlı İmparatorluğu sınırlarını genişletmeye başlamıştır. Aynı zamanda daha henüz padişah olmadan birçok mimarı eser yaptırmıştır ama buralarda babası Orhan bey ve dedesi Osman bey gibi eğitim alıp yada almadığı bilinmemektedir.


1. MURAD DÖNEMİ YAPILAN SAVAŞLAR VE FETHEDİLEN YERLER • 1. murat padişah olduğu zamanda rumeli ye dönmek istemiştir fakat padişah degişikliğini fırsat olarak kullanmak isteyen Bizans Çorlu ve Burğaz yörelerini geri almışlardır. Daha sonra Ankara'yı fethetmeye çalışan Bizanslıları 1. murat ahilerle ve ileri gelenlerle hızlı bir şekilde görüşüp Ankarayı ve Kaleyı geri almıştır. Ankarayı aldıktan sonra Eskişehiri almış ve beklemeden Karamanoğullarının saldırısı üzerine , Karamanoğullarıyla savaş başlamıştır . Daha sonra Lüleburgaz, Çorluyu geri aldıktan sonra Edirneye doğru yönelmiş ve 1361 yılında Edirneyi ele geçirerek Bizansa yardım gelmesini engellemiştir.


1. MURAD DÖNEMİ YAPILAN SAVAŞLAR VE FETHEDİLEN YERLER 

• Edirne'den sonra Gümülcine'yi de fetheden . Murad Bizansa gelen önemli pirinÇ gibi tahıl yolunu yani Meric ırmağını eline geçirmiştir böylelikle konu hem Bizansı zayıflatmak hem balkanlarda ilerleme kayıt etmek olmuştur. 

• Edirne'nin fethi üzerine Bulgar, Sırp, Boşnak, Macar devleti bir birlik yollayıp Meric Irmagı kenarında Osmanlı birliklerini bir baskınla yenmek istemişlerdir fakat ani gelen baskın hücümuyla Sırp askerleri sersemleyip nehirde boğulmuştur bu baskın Sırp sındığı olarak adlandırılmıştır. 

• 1366-1368'de Bulgarların elinde olan kızılagaç, yanbolu, aydos gibi bölgeleri ve bizans himayesi altında olan hayrabolu, vize, kırklareli gibi bölgeler osmanlı imparatorlugunun eline gecmiştir. Bulgar devletinde bulunan cogu topragı alan 1. Murad, bulgar krallıgı cozum bulamayıp osmanlının ustunlugunu kabul etmiş ve prenses mara ile 1. murad'ı evlenmiştir. 

• 1371 yılında ise sırpsındıgının ocunu almak ısteyen sırplar 1. murat'a savaş acmış cirmen savaşında yine yenilmişlerdir bununla beraber catalca ele gecirilik sırplar vergiye baglanmıştır . Bu olayların gelişmesi üzerine bizans kralı 1. murat ile görüşmeler saglamıştır. bizans kralı V. İoannis, 1.murad ile 1373 başlarında bir anlaşma yapıp Bizans İmparatorluğu'nun yıllık vergi ödeyerek Osmanlılar yüksek egemenliği altında bir vasal ülke olmasını kabul etti . 

• 1. MURAD YAŞAMI BOYUNCA 40'DAN FAZLA SAVAŞA GİRMİŞ VE HİCBİRİNDE YENİLMEMİŞTİR.



1. MURAD'IN YAPTIGI YENİLİKLER

•İlk kez Acemioğlanlar Ocağı, Yeniçeri Ocağı ve Topçu Ocağı gibi ocaklar kurulmuştur. 

• İlk kez Pençik Sistemi uygulanmıştır.

• Rumeli Beylerbeyliği kuruldu. 

• İlk kez Tımar Sistemi uygulandı 

• Ilk kez Tımarlı Sipahiler oluşturuldu. 

• İlk kez Kazaskerlik ve Defterdarlık atamalari yapıldı. 

• İlk kez Vezir-i azam atandı. 

• Ülkenin hanedanın ortak malı anlayışı, “Ülke hükümdar ve oğullarının ortak malıdır.” şeklinde değiştirilmiştir. Bu anlayış ile birlikte merkezi otorite de güçlenmiştir.


1. MURAD'IN AİLESİ VE ÖLÜMÜ 

Eşleri: 

• Gülçiçek Hatun (Yıldırım Bayezid'ın annesi) - Tamara Hatun(Bulgar Kralı'nın kızı) - Paşa Melek Hatun - Fûl-Dâne Hâtûn 

• Erkek çocukları: 

• Yıldırım Bayezid - Yahşi Bey - Yakup Çelebi - Savcı Bey - Şehzade İbrahim 

• Kız çocukları: 

• Nefise Melek Hatun - Sultan Hatun 

• 1. MURAD'ın ÖLÜMÜ: 1389'da yapılan kosava savaşı sırasında 60 bin kişilik Osmanlı ordusu 8 saat içinde 200 bin kişilik düşman ordusunu yenilgiye ugratır. Savaş sonrasında Sultan 1. Murad galibiyet sevinci ve şükürü olarak, savaş meydanını dolaşıp otağına gelirken, yaralı Sırp Miloş Obiliç tarafından, zehirli hançerle şehit edilir. Padişahın cesedi tahnid (ölüyü bozulmaması için belirli formül dahilinde ilaçlama) edilerek, Bursa Çekirge'deki türbesine defnedilir. İç organları ise vefat ettiği yerde, oğlu Yıldırım Bayezıd tarafından inşa edilen türbeye gömülür.









Petrol , diğer bir adıyla siyah altın. Petrolü ilk olarak oluşumu bakımdan ele alacak olursak eğer en basit tabiri şu şekildedir;
Ilk çağlarda yaşayan canlı organizmaların ölüp zaman içerisinde toprak altında birikimiyle ve bu birikim sonucunda yüksek ısı ve basınç altında başkalaşıma uğrayarak günümüze kadar ulaşan süre içerisinde hala değişmekte olan bir tür fosil yakıttır . Fosil yakıtların tamamı canlılardan arta kalan cansız bedenler ve artıklarının tamamını kapsamaktadır .

Günümüzde sanayi ve teknolojide çok önemli bir yere sahip olan fosil yakıtların en başında gelen petrol , oluşumu ısı ve basınca bağlı olarak yaklaşık 2 milyon yıl sürmektedir. Bu süre zarfında yer altında geçirdiği vakit petrole yüksek ısı ve kalori değeri katmaktadır. Yanı bir petrol kaç milyon yıl toprak altındaysa o derece kalitelidir . Petrol yer altından ham olarak yani damıtma işlemi görmeden içeriğinde birleşen değeri yüzde cinsinden şu şekildedir;
%84,5-85 Karbon
%13.5-13 Hidrojen
%0,2-6,6 Kükürt
%0,4 Azot
% 4 Oksijen
Gibi değerleri vardır. Bu değerlere bakacak olursak ham petrol daha çok Karbon ve hidrojen den (Hidrokarbon) meydana gelmektedir . Petrol çıkarılması zahmetli ve bi o kadar pahalı olan bir fosil yakıt türüdür. Dünya üzerinde Petrol rezervi bakımından en zengin ülkeler ise şu şekildedir ;
%27.5 Venezüella
%19.2 Arabistan
%18.3 Katar
%15 Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
%10 Amerika Birleşik Devletleri
%10 lük kesim ise diğer dünya ülkelerini kapsamaktadır.

Öyleki petrolün bu kadar kıymetli olmasının tek sebebi dünya üzerinde az miktarlarda bulunması değildir. Petrolün ham olmayan kısmını yani işlenmiş mamul madde hali petrolü eşsiz bir yakıt veya maden yapmaktadır. Petrol galon cinsinden veya dil tabiri ile varil (160 kg veya 42 galon) cinsinden satılıp ithal edilmektedir. Bileşiminde oldukça zengin olan petrol işlem gördükten sonra ortalama 1 varil petrolden şunlar elde edilir ;
- Ortalama 65-70 litre benzin
- 20-25 litre Fuel Oil ve mazot
- 15 litre LPG ( Likit Petrol Gazı veya Sıvılaştırılmış Petrol Gazı)
- 15 Litre Jet yakıtı
- 8 Litre Asfalt
- Ve 22 litre diğer mâmüller ( asbest, etan , propan Ve bütan gibi.)

Öncelikle ham petrolün hangi teknolojiye sahip rafinerilerde işlenmesine bağlı olan yukarıdaki değerler ortalama varilin damıtılmasıyla elde edilir . Yukarıdaki değerler gelişmiş teknolojiyle sahip rafinerilerde değişiklik gösterebilmektedir.

Petrolün yer altında bulunduğu ortalama derinlik miktarı bölgelere göre farklılık gösterebilmektedir. Ama ortalama olarak petrol dünya üzerinde 4 - 5 bin metre derinlikte bulunmaktadır. Petrolün 1000 'i aşkın alanda kullanılması onu çok önemli bir konumda tutarken ilginç olacaktır ki petrol sadece yakıcı özelliğiyle bilinmektedir.

Bakınız petrol ayrıca çok önemli bir yangın söndürücü vazifesi görmektedir. Örnek verecek olursak ;
Asbest petrol türevli bir maddedir. Kullanım alanları genellikle uçaklar veya uzay roketlerinde karşımıza çıkmaktadır. Ortalama olarak 1000*C ısıya dirençli olan bu madde aşırı ısıyla beraber yüksek sürtünme mukavemetine sahiptir . Yine aynı şekilde itfaiye personellerinin üzerlerine giymiş oldukları ve evlerde kullanılan yangın geciktirme sistemlerinin bir çoğu da yine petrol türevli ürünlerdir. Bunlar petrolün kullanım alanlarından bazılarıydı. Günümüzde tüm dünyanın sahip olduğu petrol rezervi yaklaşık 50 yıl ömrü kaldığı tahmin edilmektedir .

 Orhan Gazi veya Orhan Bey olarak da anılan Orhan Gazi Osmanlı imparatorluğunun 2. Padişahıdır. Babası Osman Gazi annesi Malhun Hatundur. 1281 de doğan Orhan Gazi 1326 ile 1359 yılları arasında sultanlık  yapmıştır. sarı sakallı, uzun boylu , yumuşak huylu ,dindar, adalet sahibi bir beydir. 4 eşi ve 6 erkek 2 kız çocuğu olmuştur. 

• 1326 da babası Orhan Gazinin ölümü üzerine başa geçmiştir. Sultan unvanının ilk kez kullanıldığı bazı kaynaklarca öne sürülmüştür. 

• Birçok fetihler düzenlemiş ve yenilikler yapmıştır Bu yazımızda ise Orhan Bey'in yaptığı fetihleri, yenilikleri, devlet yönetimini , kişiliği ve aile bireyleri hakkında bilgilere yer vereceğiz.

Orhan Gazi, cüsseli bir yapıya ve sarışın mavi gözlü fiziksel bir görünüşe sahip Osmanlı padişahıydı . Halkın arasına karışıp onların dertlerini dinlemekten çekinmeyen hatta bu konularda diğer osmanlı sultanlarından daha önde olduğu söylenebilir  . Davranışları dengeli ve kararlıydı. Daima tedbirli, dikkatli davranan ve iyi ahlaklı biridir. 

Orhan Gazinin Ailesi ; 

•Eşleri : Asporça Hatun - Nilüfer Hatun(1. Murat'ın annesi ) - Theodora Hatun - Eftandise Hatun 

•Erkek çocukları : Süleyman Paşa - Şehzade Murad - Şehzade İbrahim Şehzade Halil - Şehzade Kasım ve Şehzade Eyüp'dür 

•Kız çocukları : Fatma Hatun - Hatice Hatun



Orhan Gazi dönemi fetihler ve seferler ;


1321'de Mudanya'yı fethetmiştir ve devleti Marmara denizine kıyı hale getirmiştir. 

• Bizans, Yalova, Akyazı, Batı Karadeniz , Sapanca, Kandıra, Samandıra taraflarına ise fetihler düzenlemiştir. 

• Rumeli bölgesine geçiş yaparak Bizans'a yardım gitmesinin engellemiştir. 

• Orhan Bey zamanında genel olarak devletin sınırları doğuda Ankara'ya kadar uzanmış, Batı Karadeniz taraflarında Bolu'ya kadar ilerlemiş, Bergama, Balıkesir, Çanakkale, İznik ve İzmit fetihleri ile de Ege ve Marmara denizlerine devleti kıyı haline getirmiştir. Aynı zamanda ise Rumeli bölgesini de alarak Marmara denizine ve boğazlar da hâkimiyet kurmuştur.

Orhan Gazi dönemi Yenilikler ;

Orhan bey bir çok alanda yeniliğe adım atmıştır.  Örnek verecek olursak;

Siyasi , askeri ve ticari alanlarda yenilikler yapmıştır. 

• Siyasi alanında ; Yeni yasalar ve düzenlemeler ile beyliği ,devlet haline getirmiştir. İlk vezir, kadı ve subaşı ataması bu dönemde gerçekleşmiştir. İlk defa Sancaklara kadılar gönderildi ve Divan örgütü, vakıf sistemi ve adli teşkilat da Orhan Bey zamanında kurulmuştur. 

• Askeri alanda ; İlk düzenli ordu yaya ve müsellim kurulmuştur ve ilk donanma çalışmaları bu zamanda yapılmıştır. 

• Ticari alanda; 

• İlk intisap kanunnamesi çıkarılmıştır. Bu kanunnamede şarap satıcılarının, kalaycı ve hamamların da kriterine önem verilmiştir. Dükkânların ödeyeceği baç miktarına yer verilmiştir.

Orhan Gazının son yılları ; 

Orhan gazi son yıllarında Bursa'da geçirmek istemiş ve devletin idaresini oğlu Şehzade Murat'a bırakmıştır. Ölüm tarihi net olarak bilinmemekle birlikte bir çok farklı kaynakta farklı yıllarda öldüğü yazmaktadır . 

• Babasında 16000 kilometrekare olarak aldığı Osmanlı topraklarını oğlu 1. Murat'a 95000 kilometrekare olarak bırakmıştır. 

• Orhan Bey'in naaşı Bursa'da, Gümüşlü Kümbet'te babasının türbesine gömülmüştür

ADANANIN COĞRAFİ YAPISI 

Oluşumu yaklaşık olarak paleotik zamanda sona eren çukurova deltası üzerine kurulu şehir günümüzden 2.000.000 milyon yıl önce oluşumunu tamamlamıştır. Oluşumunda Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin taşıdıkları alüvyonları biriktirerek Çukurova deltasını oluşturmuştur . Oluşumunda yanlızca akarsuların etkili olmadığını bu hususta belirtmek isterim . Afrika levhasının Anadolu levhasını sıkıştırdığı noktada zeminin dayanamayarak yükselmesi sonucunda güney doğu toroslar da Adana şehrinin bir ucundan diğer bir ucuna doğru uzanmaktadır.  Yanlız Toros dağlarına ev sahipliği yapmayan şehir , güneyinde Amanos  dağlarının başlangıç noktasına da ev sahipliği yapmaktadır.  

Turizm yönünden oldukça aktif olan şehir akdeniz iklimi sınırları içerisinde kaldığı için yaz ve kış ayları oldukça sıcak geçmektedir.  

Akdeniz Bölgesinin Doğusunda yer alan 2.237.940 nüfuslu Türkiye'nin en büyük 6. şehri olarak bugün Türkiye sınırları içerisindedir .Kebap , şalgam ve bici bicisi ile ünlü olan şehir birçok festivale de ev 
sahipliği yapmaktadır. Türkiyenin güneyinde kalan şehir hem önemli limanlara hemde gelişmişlik açısından çok önemli bir konumdadır. 

Şehir Türkiyenin güneyinde kaldığı için akdeniz iklimi sınırları içerisinde bulunmaktadır.  Bu vesile ile kent daha çok çatısız evleri yani günümüz tabiri ile teras modeli oldukça yaygındır.  Akdeniz havzasında kalan şehir Türkiyenin en önemli akarsularını ( seyhan ve ceyhan ) aktif ve verimli şekilde kullanarak hem Türkiye ekonomisine hemde dünya pazarında sergiledikleri ürünler ile tanınmaktadır.  

Şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde imzalanmış en önemli projelerden biri olan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol ve doğalgaz boru hattı ile Türkiye ekonomisinde stratejik bir noktada bulunmaktadır . Hadi hep beraber bir Adanalının söylemleriyle Adanayı gezelim .

Adana Seyir Defteri ;

• Geçmişi ilk çağlara dayanan adana da birçok tarihi mekan bulunmaktadır. Bunların arasında en cok bilinen şüphesiz Taş Köprüdür. Taş köprü Adananın çarşısında yeralır yakınlarında Sabancı camii ve Atatürk evinede sahiplik yapmaktadir . 
 
* Doğayı seviyor ve kafa dinlemek istiyorsanız Adananın Karaisalı ilçesinde bircok güzel dogal alanlar bulunmaktadır. Karaisali ilcesinde dogayla iç içe olan yerköprü , genclerin yüzerek serinleyip 
dogal su akan dokuzoluk, 200 m. yukseklıgı 7250 m. uzunlugu ortasından nehir akan kapıkaya kanyonu.


• Seyhan nehrinin aktığı bölgelerde güzel bir nehir kenarı yürüyüşü yapılır. Kolay ulaşımı ile menderes'e gidilerek yeni dizayn edilmiş yürüyüş yolları ve bisiklet yolu ıle guzel bir yürüyüş yapılabilir. Özel araç ile kısa surede Ceyhanda bulunan Yılan Kalesini, Kozanda bulunan Anavarza antik kenti gibi tarihi mekanlara giderek keyifli ve tarih kokan bir gezi gerceklestırebılırsınız.


• Karataş ve Yumurtalık ilçelerine gidip o sıcak denizin tadını cıkarabılırsınız. Adananın iklimi göz önüne alındıgında yaz erken başlayıp geç bitmektedir.  Sahil kenarında bulunan restorantlarda sizlere sıcak kanlı ve güler yüzlü hizmet anlayışı ile oldukça sıcak bir karşılama yapılmaktadır. 

ADANA MUTFAĞI :

Mezopotamya diye adlandırılan bugün ülkemizin en güney kısmında kalan ve suriye yi de kapsayan bir bölgede bulunan Adana anadolu ile mezopotamya 'yı Akdeniz havzası üzerinde birleştirmesinden dolayı oldukça çok kültürlü bir yapı söz konusudur. Bu durum beraberinde Adana şehrinin mutfak kültürüne de etki etmiş olup oldukça geniş bir mutfağa sahip olmasında önemli bir rol oynamıştır .


• Adana şehir merkezine giderek kazancılar carşısı adı verilen o eski ve yaşanmışlık kokan tarihi sokaklarında lezzetli Adana Kebap ve şalgamın tadına bakabilirsiniz

• Yaz aylarının vazgecilmez tadı olan buz , nişasta , gıda boyası ve meyve ıle hazılarlanan adanalılar ıcın yazın vazgecılmez tatlısı bici biciyi en ıyı seyhan nehir kenarında manzaraya karsı yemenızı tavsıye ederım. Içinde Gıda boyası olması sızı korkutmasın lütfeni, gidip bir denemenizi tavsiye ederim

• Adanada gunluk binlerce adet tüketilen şırdan ise gun sonunda yenebilecek efsane bir atıştırmalık olarak karsımıza cıkmaktadır. Adanalılar günlük 60 binden fazla sırdan tuketıyor. Bu kadar fazla tuketılen urunun kotu olma şansı yoktur bence adanaya gelıyorsanız kesınlıkle tavsıye ederım.

• Havuc ile hazırlanıp içerisine fındık fıstık ve ceviz ilave edilerek yapılan ve üzerine hindistan cevizi konularak dilim dilim halinde sunum yapılan cezerye tatlısını da severek yiyeceginizden eminim. Cezerye ise kazancılar carsısında bulunan ve tarıhı 50 yılı askın suredır sürdüren kendi imal ettikleri ürünleri satan dukkanlardan almanızı tavsıye ederım.

• Bircok kişinin ilk tadımda inanamadığı Muzlu Süt ise adanada gece içilebilecek en güzel içeceklerden biridir. 

Adananın meşhur 10 yemegi

• Adana kebap
• Ciger
• Şırdan , kırkkat ve mumbar
• Içli köfte (topak sekılde yapılan içli köfte diger yorelerden farklıdır.)
• Sarımsaklı köfte
• Su böregi ( bircok ceşidi bulunmaktadır)
• Topalak
• Yüsük corbası
• Babagannuş ( meze olarak da yenebilir )
• ve Salatalar ( sogan , ezme , tablacı salataları cok meşhurdur)


Adananın meşhur tatlıları
• Karakuş tatlısı
• Bici bici
• Halka tatlı


ADANADA OLAN FESTIVALLER
• Adana son zamanlarda bircok festivale ev sahipligi yapmaktadır.

• Bunların basında nisan ayında gercekleşen portakal cıcegi festivalidir ve uluslararası olarak yapılmakta olup mılyonlarca kısı katılmaktadır.

• Kebap ve şalgam festıvali ise yöre halkının cokca tercih ettıgı sabahın ılk işiklarına kadar devam eden bir lezzet festivalidir.

• Adananın yaylalık mekanlarından olan kızıldag yaylasında ise her sene yaz aylarında 2 gün sürecek olan ve ilk olarak konser ile başlayıp ve sabah da yaglı güreş yapılmaktadır. Yaglı güreş 530 yıldan fazla yapılmaktadır. Kızıldag yaylasında otel ve pansıyon olmadıgı ıcın kalmak sorun olusturmaktadır.

 Hava Olayı : atmosferde meydana gelen kısa süreli değişimler hava olayı diye nitelendiriliyor. Peki hiç düşündünüz mü hava olayları nasıl meydana geliyor veya hangi sebeplerden meydana gelebiliyor . 

Atmosferde gerçekleşen hava olaylarını şu şekilde sıralayabiliriz ; 

1.) Sis : Sıcak ve nemli bir hava kütlesi aniden soğuk bir hava kütlesiyle karşılaşınca ortaya çıkan durum sis olarak nitelendirilir . Genelde sonbaharda görülen bu olay oluşum yerine göre yerde gerçekleşir .

2.) Yağmur : bulut içerisinde biriken su buharı miktarı yükeselmesi sonucu soğumaya uğrar . Oluşan bu durum neticesinde buhar soğuyarak sıvı hale bürünmektedir . Bu olay sonucunda bulut sıvıyı daha fazla taşıyamayarak damlacıklar şeklinde yeryüzüne bırakır . ve sonuçta ortaya yağmur adı verilen hava olayı oluşmaktadır.

3.) Kar : Tıpkı yağmur gibi oluşan bu olay bulutların daha fazla yükselerek içerisinde bulunan su buharının donması sonucu ortayaçıkan kristal yapıdaki parçacıkların yer yüzüne ulaşması olayına kar adı verilen hava olayı çıkmaktadır . 

4.) Dolu : Gök yüzüne yükselen sıcak hava dalgası aniden soğuk nemli bir hava dalgasıyla karşılaşınca havanın aniden soğuması sonucunda ortaya çıkmaktadır . Yükselen sıcak su buharı ile soğuk hava dalgasının karşılaşması sonucunda iri iri kristal yapılı parçacıkların oluşması ve daha sonra yer yüzüne düşmesi sonucunda oluşan olaya dolu adı verilir .

5.) Kırağı : Havada bulunan su buharının soğuk yeryüzü zeminiyle teması sonucunda ortaya çıkan hafif kar örtüsüne benzeyen olaya kırağı denir . Genellikle sonbahar mevsiminde görülür. 

6.) Çiy : Oluşum bakımından kırağıya benzeyen bu olayın tek farkı kar veya buzulumsu bir tabaka yerine su damlacığı oluşturmasıdır . Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde görülmektedir .